Kısacası yaşanan/yaşanabilecek bütün kıyamet senaryolarına, kimyasal, biyolojik silahlara, yürüyen ölülere, vampirlere ve diğer bütün korkunçluklara rağmen insanın en büyük savaşı kendiyle ve kendi türüyle oluyor yine, bu sezon bize yine bildiğimiz bu hikayeyi anlatıyor. Hatta bir sahnede Maggie de söylüyor bunu, "Yürüyen ölülerle savaşmaktan, insanların neler yapabileceğini unutmuştum" gibi bir cümle kuruyor. Aslında hiç tarzım değil kısa kesmek, yazılabilecek ince ince noktalar var elbet, "Messiah Complex"ten, şiddetin doğallığına, önyargıdan, psikolojik bunalıma birçok konudan bahsedilebilir. Hatta yürüyen ölüleri vurup parçalamak ne kadar sıradanlaşıyorsa (hayatta kalmak adına), aynı nedenden dolayı insanları öldürmenin doğallaşması da tartışılabilecek bir konu, sadece kişisel çıkarlar devreye girdiği için dengelerin değişiyor olması da cabası. Ancak seyir zevkinizi daha da bozmamak için, izleyin görün diyerek bitirmeyi tercih ediyorum.
Saçma sapan, gereksiz uzatılmış bazı sahneleri de geçersek, insanlık (insanın karanlık tarafı) hakkında çok şey öğrendiğimiz bir sezon olmuş da diyeyim de, bu cümleyi bir yazı içinde kullanmış olayım ve bir blog yazısından eksiği de kalmamış olsun.
"Rahatsız seyirler!"
*Messiah Complex: Mesih kompleksi - Herkesi, her şeyi kurtarma ve koruma ve "kurtarıcı" olma sorumluluğu hissetme, kaderinin bu olduğuna inanma sendromu.

No comments:
Post a Comment